Page 55 - ÖZ BAKIŞ - İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü - Özel Eğitim ve Rehberlik Dergisi
P. 55
Baltaş (2020), Türk kültüründe çoğunlukla küçültücü bir duygu olarak kabul edilip, korkusuzluğun bir
erdem olarak sunulmasına karşın korkunun kişinin malını, canını ve itibarını korumasına yardımcı son
derece insanca bir duygu olduğunu; dış dünyanın tehdit ve tehlikelerinden habersiz olan çocukları koru-
mak için bazı korkuların işlevsel olduğunu ifade eder. Kaygının ise gerçek tehdidin varlığıyla değil, bek-
lentisi sonucu ortaya çıktığını vurgular. Bolat (2019)’ a göre;
Kaygı, korkunun korkusudur. Aslında ortada o an direkt bir
tehlike yoktur ama beyin o korku varmış gibi düşünür ve
şimdiden korku duygusunu hissetmeye başlar.
Ünlü filozof Kierkegaard kaygının, korkudan ve korkuya bağlı, belirli bir nesnesi olan benzer kavramlar-
dan tümüyle farklı olduğunu ve hayvanda bulunmadığını çünkü tinin, hayvana yüklenmiş bir nitelik ol-
madığını belirtir. Doğada kaplana av olmamak için kaçan geyiğin “Acaba bir daha karşıma kaplan çıkar
mı?” diye kaygılandığını görmüyoruz. Ancak parkta oynarken kendisine doğru hızla koşan bir köpek gör-
düğünde korkan çocuğunuzun ertesi gün parka gittiğinde yine köpekle karşılaşabileceği düşüncesiyle
kaygı yaşadığını sıklıkla görebiliriz.
Korku mu? Kaygı mı?
Korku genellikle o anda ortaya çıkan bir tehlikeyle ilgilidir.
Kaygı geleceğe yöneliktir. “Ya sınavda başarısız olursam”, “Ben okuldayken anneme bir şey olur-
sa”, “Yanlış bir şey söyleyeceğim, herkes bana gülecek” gibi.
Korkunun kaynağı somut ve nettir.
Kaygının kaynağı çoğunlukla belirsizdir.
Korku daha şiddetli bir tepkiye neden olur ancak kısa sürelidir.
Kaygı karşısında gösterilen tepkinin şiddeti daha az olmakla birlikte süre olarak çok daha uzundur.
Evcilleştirdiğin şeye bağlanırsın, onu seversin ve onu sevdiğin
için de kaygı duyarsın. Yani umursadığımız zaman kaygı duyma
ihtimalimiz yükselir…
Antoine de Saint Exupéry (Küçük Prens)
l 55
Özel Eğitim ve Rehberlik Dergisi