Page 51 - özbakış subat-2025 - p
P. 51
Yeşilçam’dan günümüze değin engellilik; “acınası, gösterilen davranış, sahne önü kalabalık olduğundan
yardım edilesi, iyileştirilmesi gereken hasta ya da komedi genellikle olumlu bir görünüm taşır. Aynı kişi ya da kişiler;
öğesi” olarak yansıtılmaktadır. Öyle ki Yeşilçam’ın “ Üç eve gidip engelli bireylerin, engellerine rağmen sürekli
Arkadaş” filminde Hülya Koçyiğit’in canlandırdığı görme dışarıda olduğunu dile getirip bundan yakınırlar ise, işte bu
engelli karakterin film sonunda iyileşmesi beklenir. sahne arkası gerçekleştirilen bir davranıştır. İnsanların bazen
Mahsun Kırmızıgül’ün “Mucize” filminde engelli bireyi iyi görünmesi “vitrine özel” sergileme davranışlarından
canlandıran Mert Turak’a yüklenen rol yine filmin sonunda ibarettir. Goffman bu konuya “mış gibi” kavramıyla işaret
iyileşmesi gereken engelli birey rolüdür. İyileşmek bu ediyor. İnsanlar bir yandan engelli bireyden kendi haklarını
tür filmlerde arzulanan bir durum olmaktan çok adeta savunmasını beklerken diğer yandan ise engelli bireyin
yaşamak için bir zorunluluk olarak gösterilir ya da böyle sınırlarının, durması gereken yerlerin altını çizmektedirler.
anlaşılma riski barındırır. Oysa “engelli” birey “iyileşmese” “Normal” insanlar gibi hakkını savun ama sen “anormalsin”
bile insan onuruna yaraşır bir yaşamı hak etmektedir. tutumu ötekileştirmenin önünü açmaktadır.
Toplumun bu engellerin aşılmasındaki rolü görmezden
gelinir; engel bireysel bir olgu gibi ele alınır. Çoğu zaman
da engelli bireyler, engelleri ile ilgili olarak alaycı imaj
içerisinde temsil edilmektedirler. Yılmaz Erdoğan’ın öncüsü
olduğu “Çok Güzel Hareketler Bunlar” oyuncusu Hamza
Yazıcı’ya verilen roller engelli bireyin komedi unsuru olarak
kullanılmasına örnektir. Kişinin rızası dâhilinde de olsa
komedi üzerinden yapılan şey ötekileştirmenin yeniden
üretilmesidir. Hamza’nın engeli ile barışık olması olumlu
bir durum olarak ifade edilebilir. Ancak henüz bu durumla
başa çıkmaya hazır olmayan aynı durumdaki bir izleyicinin
fiziksel görünüşün bu derece alaycı bir biçimde ele alınması
ile ilgili olumsuz duyguları tetiklenebilir.
Engelli bireylerin toplumda acınası, hasta ve gülünç
görülmesinin yanı sıra “süper engelli” olarak görülmesi
de söz konusudur. Süper engelli kavramında; içerisinde,
engelli bireyin engeline rağmen başarı elde edip toplumda
saygınlık kazandıktan sonra kabul görmesi anlamı söz
konusudur. “Mucize Doktor” dizisinde oyuncu Taner
Ölmez’in canlandırdığı otizm spektrum bozukluğuna sahip
olan Doktor Ali Vefa karakteri süper engelli kavramına
örnektir. Engeline rağmen başarılı bir doktor olan Ali Yukarıda somutlaştırmaya çalıştığım örneklerden hareketle
Vefa toplumda kabul görülen, saygı duyulan kişi olmaya engelliliğin ekranlardaki temsili için şunları söyleyebiliriz ki;
hak kazanmıştır. Kavramın ilk bakışta engellilik tanımına sosyal medya gibi platformlarda engellilik üzerinden rant
olumlu anlamlar yüklediği sanılabilmektedir. Fakat burada elde edilmek amacıyla üretilen içeriklerde asıl amaç çok
ifade edilen kişinin engelinin kabul görmesi için başarı önemlidir. Aksi takdirde olası dışlanmalar beraberinde yine,
elde etmesi şartının olmasıdır. “Başarı” ve “engeline yeniden kalıplaşan önyargıları canlandıracaktır. Engellilere
rağmen” söylemleri süper engellilik kavramını oluşturan yönelik duyarlılıktan istifade etme motivasyonu, kimi zaman
iki ana faktördür. Olması gereken ise tüm bu kavramlara onların yaşamlarını anlamak ve yaşamı engelsiz hale getirme
yüklenen anlamların değişmesi ve engel durumunun fiziksel motivasyonun önüne geçebilmektedir. “Engelliler Gününüz/
özelliklerimiz gibi bir farklılıktan öte anormal bir durum Haftanız Kutlu Olsun!” gibi ifadelerde somutlaşan bu tavır
olarak görülmemesi düşüncesinin benimsenmesidir. Bu kimi zaman iyi niyetle kimi zaman ise kasıtlı bir ayrımcılıkla
çerçevede “süper engelli” kavramı; daha önce belirttiğimiz ekranlarda sergilenebilmektedir.
üzere “iyileşme” olgusunda olduğu gibi ”başarıyı” da yine
engelli için olmazsa olmaz bir nitelik olarak gösteren anlayışa Engelli bireylerin maruz kaldıkları önyargılardan bahseden
eleştirel yaklaşmamıza olanak sağlar. Goffman (2022)’ın “Damga” kitabındaki şu anlamlı ifadeler
bizlere durumu özetler niteliktedir:
Goffman (2022)’ın , “sahne önü” ve “sahne arkası”
kavramları, engelli bireylerin toplumda kabul görmesi “Sakatların talihsiz olduklarını kimler söylüyor; kendileri
açısından değerli bir incelemedir. Sahne önü, o anda mi? Yoksa siz mi söylüyorsunuz? Dans edemedikleri için
sergilediğimiz tutum ve davranışları oluşturur. Yolda mi? Zaten dans müziği eninde sonunda biter! Tenis
yürürken karşılaşılan engelli bireye toplum içerisinde oynayamadıkları için mi? Zaten çoğu zaman tenis oynarken
Şubat 2025 51