Page 17 - İZMİR AKADEMİ DERGİSİ
P. 17

MAKALE



























              İşte bu karışık çağlar, bir yandan da Anadolu’nun Türkleş-  nilmesi tek bir şekilde izah edilebilir: Yunus Emre gelenek-
              me ve İslamla tanışma asırlarıdır. Türkler arasında din, ilk   te çok önemli bir role sahiptir.
              mutasavvıfların yaydığı fikirlerle yayılır. Bu yüzden 13 ve 14.   Ne yazık ki Yuınus Emre, Divan Edebiyatı – Halk Edebiyatı
              yüzyıllar aynı zamanda, tasavvufun Anadolu’da yayılma ve   – Tekke Edebiyatı arasında yaralı bilincimizin açtığı karşıtlık
              yeşerme asırlarıdır. Türkistan’da Ahmed Yesevî, Anado-  ilişkisinde konumlandırılmıştır. Yunus Emre’yi kullandığı dil
              lu’da Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ve Hacı Bektaş-ı Velî gibi   ve şiirleri açısından Divan Edebiyatı şâirlerine uzak bulan,
              önemli şahsiyetlerin açtığı bir tasavvufî şiir yolu vardır. Bu   Halk Edebiyatı’nın bir temsilcisi gibi gösteren bu algı, yine
              tasavvuf yolunda Yesevî şiirlerini Oğuz Türkçesiyle Anado-  Yunus Emre’yi yaşadığı dönemle ve verdiği eserlerle, bu
              lu’ya yayan dervişler kadar, Anadolu’daki mutasavvıflar da   eserlerin diliyle art zamanlı değerlendirmekten kaynaklanır.
              etkilidir. Bunlardan Mevlânâ şiirlerini Farsça söylemiş, Hacı   Peki kimdir Yunus Emre? Bizdeki Yunus Emre algısının
              Bektaş-ı Velî her ne kadar kendisinden sonra kendisini   edebiyat tarihindeki Yunus Emre ve Âşık Yunuslarla ilgisi
              takip edenlerce taşınan nefeslerin kaynağı olsa da kendi-  nedir, önce bu sorulara cevap vermeliyiz. Bugünkü bilgile-
              sinden elimize bir şiir kalmamıştır. Bütün bunlar, Yunus   rimiz tarihî bir şahsiyet olarak Yunus Emre ile tarih boyunca
              Emre’yi Türkçe açısından daha da önemli kılmaktadır.  Yunus geleneği etrafında şiir söyleyen ozanlar hakkında
              Yunus Emre’nin dili Batı Türkçesinin ilk devresini teşkil eden   bize neler söyler?
              13. yüzyıl Oğuz Türkçesidir. Bu dil, bir geçiş dönemi dilidir   Tarihi şahsiyet olarak Yunus Emre ile ilgili tarihî bilgilerimiz
              (Timurtaş 1989: III). Bu dönemin Türkçesi yer yer Eski   çok azdır. Fuat Köprülü bize onun hakkında ilk geniş bilgiyi
              Türkçe özellikleri gösterirken, yer yer de Eski Anadolu   sunan araştırmacımızdır (Köprülü, 1991). Risaletü’n-Nusu-
              Türkçesi özellikleri gösterir. Geçiş dönemi Türkçesi diye   hiye’nin sonunda yer alan kayıtlar bize, onun yaşadığı tarih
              adlandırabileceğimiz bu Türkçenin canlı örnekleri bugün   hakkında bilgi vermektedir. Risale’nin sonundaki kayıt
              hâlâ Anadolu ağızlarında yaşamaktadır (Korkmaz, 1984).  “707” hicri tarihidir. Bu tarih Miladî 1307’ye tekabül eder.
              Yunus Emre’nin açtığı şiir yolu, araştırmacılar tarafından   Divanın sonundaki kayıt ise şöyledir: “Vefat-ı Yunus Emre,
              İslamî ve  insânî  bir  tasavvuf,  İslamî değerlere  sâdık,   sene 720; müddet-i ömr, 82.” Bu kayıtlardan Yunus’un
              cemiyetten de kopmamış bir şiir, Orta Asya’da Yesevî ile   H.638, M. 1238 veya 40 yılında doğduğu ve M. 1321
              başlayan çizginin Anadolu’daki görünüşü olarak tanımlanır.   dolaylarında vefat ettiği anlaşılmaktadır (Gölpınarlı 1961) .
              Yunus Emre ise, Orta Asya Türk tasavvuf geleneği ile İslam   Yunus Emre hakkında elimizdeki bilgiler maalesef tarihi
              tasavvuf geleneğini birleştirmiş, yani Ahmed Yesevi ile   bilgilerden çok menkıbelere dayanmaktadır. Hacı Bektaş-ı
              İbnü’l-Arabî’nin düşüncelerini bir araya getirmiş bir şahsi-  Veli  Velâyetnâmesine  göre  Yunus  Emre,  Sarıköy'de
              yet, Mevlânâ’nın Farsça mesajlarını benzer bir eda ile   yaşayan, çiftçilikle geçinen fakir bir kişidir. Bir gün bir kıtlık
              Türkçede söyleyen ve söyleten ozan, bir mektep kurucusu,   zamanı, buğday almak üzere Karahöyük'e Hacı Bektâş-ı
              yol açıcı olarak görülür. Hatta Orhan Kemâl Tavukçu (2004)   Veli'nin yanına gider. Geri döneceği sırada Hacı Bektâş-ı
              bu yolu takip eden Âşık Yunuslardan söz eder.     Veli, Yunus Emre'ye buğday yerine 'nefes' vermeyi teklif
              Yunus Emre’yi “Hümanist”,  “Bâtınî”, “Sünnî”, “Alevî”,   eder. Ne var ki ısrar edince kendisine dilediği kadar
              “Bektaşî” hatta Anadolu’da “Kominizm”in ilk temsilcilerin-  buğday verilerek köyüne gönderilir. Köyüne yaklaştığı
              den biri olarak “İştirâkî” gören ve böyle anlayıp anlatan   esnada gafletinin farkına varan Yunus Emre, buğdayın bir
              yazarlar olmuştur. Bir örnek vermek gerekirse,  başta   gün tükenip nefesin ise tükenmeyeceğini düşünerek tekrar
              Niyazi-i Mısrî, Ali Nakşibendî ve Şeyhzade olmak üzere pek   tekkeye  dönüp nasip  ister.  Hacı Bektâş-ı  Veli, "Bundan
              çok mutasavvıfın bir dervişin cezbe hâlindeki sayıklamaları   sonra olmaz. Biz o kilidin anahtarını Tapduk Emre'ye
              ve sır içeren sözleri olarak açıkladığı Şathiyye’sini, tasavvufi   verdik, varsın nasibini ondan alsın" diyerek Yunus Emre'yi
              yorumların ötesinde bir belagat metni olarak yorumlayan   Tapduk Emre'ye gönderir. Yunus Emre, Tapduk Emre'nin
              araştırmacılar da vardır (Yavuz, 2005).           yanına gidip durumu ona anlatır. Tapduk Emre, halinin
                                                                kendisine mâlum olduğunu, hizmet edip emek vermesi
              Elbette bütün bu birbiriyle bazen de çelişen yorumların hiç   halinde nasibini alacağını söyler. Yunus Emre kırk yıl boyun-
              biri Yunus’u anlamak için yeterli değildir ve bu tanımlar art   ca erenler meydanına eğrinin yakışmayacağı düşüncesiyle
              zamanlıdır. Bu kadar farklı bakış açıları tarafından sahiple-  tekkeye sadece düzgün odun taşır.
                                                                                                          15
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22