Page 32 - Dergi Tek Parça
P. 32
İZMİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ SAYI: 5
Buz Dağının Derinleri
Meslek hayatımın son iki yılına kadarki dönemde, çocuklar ara-
sında yaşanan sorunlarda daha çok geçici çözümler ile anlık kriz-
leri yönetmiş olduğumu fark ettim. Aslında problemin nihai te-
meline inmenin önemine hep değer verirken beni bunu yap-
maktan alıkoyan şeyin, dersi yetiştirme kaygısı olduğunu şu an
daha iyi anlıyorum.
Peki, bu durumu anlayıp farklı yollar denememi sağlayan neydi?
Aslında kafamdaki sorular beni çocuklara daha çok yaklaştırdı
diyebilirim. Ortada bir problem var ve o problemi kendi aranız-
da çözün diyen bir öğretmen.Aslında problemin tarafları var ve
taraflardan biri diğerinin zorba olduğunu düşünüyor ve durumla
baş edemediğinden öğretmeninden yardım istiyor.
Ve bu problem öyle teneffüs dakikalarında çözülecek gibi değil. Öğretmenin kolaylaştırıcılığında, derinlemesine
konuşmak ve diğer çocuklardan da yardım alarak problemi çözmeye çalışmak tüm sınıfta iyileştirici bir güç etkisi
sağlayabiliyor.
Katıldığım bir projeden edindiğim bilgi ve tecrübenin ardından sınıf içinde duygulara yer açmak için artık bir adım
atmam gerektiğini fark etmiştim.
Sabah çemberi tekniğini kullanarak çocukların güne başlarken duygu ve düşüncelerini dinliyor ve kendilerini ifade
etmelerine alan açıyordum. Her öğrencinin kendini değerli hissettiği bir yer olan çemberde, çocuklar özgür düşün-
ce alanını buluyorlardı. Konuşma nesnesi ile tek tek o anki hislerini dile getirip duygularını söylüyor ve içindeki ihti-
yacı bulmaya odaklanıyorlardı. Ayrıca duygu kartlarıyla oynadığımız oyunda, duyguların dilini oyunla eğlenerek
anlatıyorlardı. Meğer ne çok duygumuz varmış ve biz bu duygulardan bir habermişiz. Duygular konuşuldukça ihti-
yaçlar da belirmeye başlıyordu. İhtiyaçlarımızı dile getirmeye çalışırken, ezberden konuştuğumuzu farkediyor ve
gülüşüyoruz… Peki ya gerçek ihtiyacımız neydi? Çocuklar gerçek ihtiyaçlarına doğru ilerlediklerinde aslında kendi
kalplerine daha çok yaklaşıyorlardı. Ve biraz bekleyiş sonrası asıl olan ihtiyaçlarına yöneliyorlardı. Peki, bu ihtiyaç-
ları dile getirebiliyorsak o zaman karşı taraftan ihtiyacımıza yönelik rica veya isteğimizde olacaktı. Ve biz bu kadar
açık ve net duygu, ihtiyaç ve ricamızı dile getirdikten sonra, hem arkadaşımızla hem de sınıfla iletişim kanallarımızı
açmış oluyorduk. (Yavaş yavaş gelecekteki sağlıklı sosyal ilişkilerimizin zeminini şimdiden atmış oluyorduk.)
Çocuklar arasında yaşanan anlaşmazlıklar ve çatışmalar onların okul yaşamlarının neredeyse tamamını etkiliyor.
Derse odaklanamıyor, okula gelmek istemiyor, sosyal yaşantıları zorlaşıyor ve en önemlisi öfke dolu oluyorlardı. En
ufak bir krizde öfke patlaması yaşayıp birbirlerini kırıyor hatta daha kötüsü güçlü olan güçsüz olana zorbalık yapa-
biliyordu. Tüm bunlar -benim gözlemlerime göre- kendilerini yeterince ifade edemediklerinden ve duygularına
yeterli alan açılmadığından kaynaklanıyordu.
Sınıfımda yapmış olduğum uygulamaların sonucu olarak çocuklarda öfke ve hırçınlık kontrolünün, ancak çocukların
gerçek ihtiyaçlarını anlayabilmekle çözüleceğini söyleyebilirim. Yani aslında buz dağının derinlerine inme gücünü
kendimizde bulduğumuz vakit, yüzeydekinden apayrı bir şeyle karşılaştığımızı görüyoruz. Unutmamalıyız ki çocuk-
ların derinlerdeki duygularını onardığımız vakit okullar onları işte o zaman gerçek yaşama hazırlayacaktır.
Zeliş Kurt
Menemen Haykıran Âdem Saatçi İlkokulu
Sınıf Öğretmeni
29