Page 141 - 81 ÇALIKUŞU İZMİR
P. 141

ayran  getiremeyecekti.  Aliman  gülemeyecekti        de’nin aşkı İsmail değildi. Becerememişti insan
            bahar gülüşüyle, yaşamayacaktı daha.                  kalmayı, benliğini ayaklar altına almış, bir utanç,
                                                                  bir yüz karası olmuştu. Biri olgun bir kadın, biri
            Kapattım kitabın kapağını, bir ağıt da ben yak-       ise mağaralarda tüneyen bir yabani olmuştu ar-
            tım hepsi için. Göğsüme bastırdım, teker teker        tık. Sıcak yuvaları da değildi aynı, kapısı sonuna
            öptüm sayfaları. Aytmatov’la en dokunaklı bu-         kadar açılmıştı kaçmak için uzak diyarlara. Gü-
            luşmamdı bu.                                          leç günler misali uzak. Çok uzak…

            Tabii savaşın iki yüzü vardı. Geride bırakılanlar     Sadece  hüzne  vesile  olmadı  savaş.  “Cemi-
            ve  cephede  savaşanlar.  “Yüzyüze”  isimli  ki-      le”, savaşa gönderilmiş kocasının yokluğunda
            tapta Seyde geride kalan, çıtı pıtı bir anneydi.      sevgiye muhtaç kalmış genç bir kadının port-
            Latifti,  berraktı,  safderundu.  Kaynanası,  yeni    resiydi.  Aşk  evliliği  değildi  onlarınki.  Cemile,
            doğmuş bebeği ve savaşa gitmiş İsmail’inin ha-        sevda kadınıydı, ona destansı sevgiler yaraşır-
            yaliyle yaşıyordu. Hiç beklemediği bir gece İs-       dı. Beklenmedik bir gün tanıştılar Danyar ile.
            mail kapısında belirdiğinde Seyde heyecandan          İlk görüşte aşktı Danyar’ınki. O yanık sesiyle
            kabına sığamadı. İsmail asker kaçağı olmuştu          türküler okuduğu mehtaplı bir gece Cemile de
            artık.  Köy  çıkışındaki  mağarada  saklanıyor,       düşmüştü  kara  sevdaya.  Eşi  Sadık  savaştan
            Seyde  ile  gizlice  görüşüp  karnını  doyuruyor,     dönmeden hemen önce el ele verip vadiden,
            hasret gideriyordu. Seyde de bu sırada komşu-         funda dolu bir patikadan aşağı indiler. Bir yıl-
            larına hiçbir şey sezdirmemeye çalışıyordu. To-       dız gibi kayarlarken gökyüzünde göz kırptılar
            toy, Seyde’nin dostu, üç çocuk anası, erkeksiz        Küçük Seyit’e. Mamafih sevda tomurcukları da
            bir evin yükü omuzlarında. Biraz da hasta. Kay-       yeşertti o yıkım günleri.
            bediyor kocasını savaşta ama kimse söylemiyor         Cemile,  Danyar,  Tolganay,  Seyde,  Suvankul,
            bu haberi ona daha. Seyde de biliyor bunu ve          Caynak,  Kasım,  Maysalbek, Aliman  hepsi  ger-
            içten içe azap çekiyor. Onun kocası canını kur-       çek, hepsi biz, hepsi Aytmatov’du aslında. O vu-
            tarmak  için  saklanırken  gariban  dostunun  ko-     rucu, aşırıya kaçmayan, bilgeliğin sadelikte gizli
            cası şehit düştü diye. Yine hak vermiyor değil        olduğunu  hatırlatan  üslubuyla  götürdü  hepimizi
            İsmail’e. Hem İsmail mi çıkartmıştı savaşı? O         İkinci  Dünya  Savaşı’na.  Dostum  oldun,  öğret-
            mu istemişti toprakların kanla sulanmasını? Bir       menim oldun, hayatım boyunca hiç sürmediğim
            gün, köy acı uğultularla sarsıldı. Totoy’un evin-     tarlam oldun. Sen Cengiz Aytmatov, tüm güzel
            den geliyordu yasın sesi. Çocuklarına süt verip       sözler senin için şimdi. Senin için, tok sesli zalim
            karınlarını doyursun diye tüm kış doğurmasını         otoritenin  kurbanı Törekul Aytmatov  için,  vatan
            beklediği inek çalınmıştı. Hangi şeref yoksunu        uğruna, sevdikleri uğruna canını feda etmiş tüm
            hangi vicdansız el kadar çocukların aşına göz         şehitler için. Savaşın sonu gelmeyecek biliyorum.
            dikmişti? Tüm köy öfkeden deliye dönmüş, hır-         Dünya döndükçe dinmeyecek o canavarın kana
            sızın izini arıyordu. Nasıl canhıraş bir durumdu      susamışlığı. Fakat bize düşen ışık dolu gözlerle
            böyle. Seyde de perişan hissediyordu. Bir süre        bakmak semaya, çalışmak çabalamak daha iyi
            didinip nefes nefese evine döndüğünde önüne           bir dünya için. Tıpkı senin gibi. Payidar kal asil
            atılan cansız bir inekle sarsıldı.  O an öyle bir     adam. Ruhun sonsuzluğa aittir senin.
            andı ki Seyde’nin yüreğine tarifsiz bir nefret ve
            çaresizlik nüfuz etti. Saç diplerinden, ayakuçla-
            rına kadar ürperdi vücudu. O haysiyetsiz, halkın                          MÜJGÂN DENİZ SARP
            belalar okuduğu hırsız bir zamanlar neşeli, altın       Tire Öğretmen Melahat Aksoy Sosyal
            kalpli,  berceste  İsmail’i  miydi?  Değildi,  o  Sey-                               Bilimler Lisesi
                                                                                                                 141
   136   137   138   139   140   141   142   143   144   145   146