Page 139 - 81 ÇALIKUŞU İZMİR
P. 139

İnsanın bilebileceği tek gerçekliğin kendisi oldu-   kitabındaki sözler akla gelir: “Ama insan sade-
            ğunu unutması, belki de kendinden korkmasıdır.       ce  taştan,  gövdeden,  gözden  mi  ibaret? Ayna
                                                                 dediğin, taşı, toprağı, evi, sokağı da gösteriyor.
            Çevrenize bir bakın gördüğünüz en mutsuz yüz-        Mühim olan bu vücudun içini görebilmek. Kalbin
            ler, kendi içlerindeki hesaplaşmadan kaçarak en      aynasında ne var, ona ulaşabilmek.”
            çok  kendini  reddedenler  değil  midir?  Kendi  iç
            dünyasına  yolculuk  etme  cesaretini  bulanlarsa    Okyanusun mavi örtüsü mü bize onun hakkında
            reddedişi değil, özüne kavuşmanın sonsuz mut-        bilgi verir, yoksa içindeki derinlikler mi? Bu nok-
            luluğunu tatmaya gönül veren yolculardır.            tada sormadan geçemiyor insan, kendimizi çer-
                                                                 çevelerimize göre yargılamayı bırakıp, içimizdeki

            Kutlu’nun,  Süleyman’ın  hayatına  giren  karak-     ruha, kalbe dokunmayı hiç denedik mi? Dene-
            terlerle sıkça geriye dönüşe yer verdiği, insanın    seydik etiket ve kimliklerin geçici, aslın ve hakika-
            iç dünyasına yolculuğunu ve kendini sorgulayı-       tin maddesel boyuttaki değerlerle ortaya çıkacak
            şını anlattığı “Bu Böyledir” kitabında, hikayeye     türden bir şey olmadığını görür müydük?
            giriş lunaparktadır. Peki ya çıkış? Bu hikayede
            lunapark; bizim zamanla içine sıkışıp çıkamadı-      İnsanları etiketlerle tanımlamaktan, yargılamak-
            ğımız, bazı kabullenişlerin ve reddedilişlerin ya-   tan, belli bir kalıba sokmaktan vazgeçmeli insan.
            pıldığı, benliğimizi sorguladığımız iç dünyamızı     Çünkü her insanın içinde gizli ve eşsiz bir alem
            temsil eder. 8 farklı hikaye, 8 farklı mesaj ve ha-  vardır. Öyle ki kendini keşif bazen bir ömür sürer,
            yatın ne olduğu sanki iki kapak arasındadır, tıpkı   bazen  de  bir  ömre  sığmaz.  Mustafa  Kutlu’nun
            yaşam ve ölüm arasında yaşananlar gibi. Bun-         eserlerini okuduğumda anladım ki maneviyat ve
            ları  bana  düşündüren  ve  kitapta  en  sevdiğim    içsel yolculuk çok önemli. Sevmeye ve tanımaya
            karakter  olan  Hafız  Yaşar’ı  burada  anmadan      ilk kendinden başlamalı. Bu uzun bir yol ve biz
            geçemiyor ve ondan bir sözü paylaşmak istiyo-        hep  yolcuyuz. Yolculukta  en  yakın  dostsa  yine
            rum: “…ne tasası ömür kısa, yol uzun. Nasılsa        kendimiziz.
            sonunda  yine  bulaşacağız.”  Dünya  dediğimiz
            şey bir düş, bir lunapark. Bizim ise o lunaparka     Ve okudukça anlıyorum ki insan arayış demek.
            geliş amacımız, özümüze dönmek ve “özümü-            Hayatı boyunca mutluluğu dışarıda ararken in-
            ze ulaştığımızda her şey uyumla dökülür hayat        san, karşılaştığı acılarda aldığı yaralarda tatlı acı
            ağacının yapraklarından”. Hafız Yaşar ne güzel       her ne varsa yolculuğunun başka bir yere değil
            de söyler: “Dünyada niçin varsın, anlarsın. Oku-     de,  sadece  kendine  olduğunu  fark  eder  mi  bir
            dukça açılırsın.”                                    gün? Kim bilir?

            Hepimizin  hayatı,  kahramanının  biz  olduğu  bir   Her şeyi bilmek, anlamak mümkün değil; ama bil-
            kitap değil mi? Herkes kendi hikayesini yazıyor.     diğimizin her şey olmadığını anlamak mümkün.
            Kim bilir, hayat kitabımızın sayfalarını çevirirken
            her  bir  karakter  özümüze  dönüşteki  yolculuğu-   Herkese  kendi  kalemiyle  yazdığı  hayatında  ve
                                                                 içindeki o eşsiz aleme yaptığı yolculuğunda ko-
            muzda bize neler öğretecek?                          laylıklar ve esenlikler dilerim.

            Mustafa Kutlu’nun üzerinde beyaz bir kuş resmi-
            nin bulunduğu, oldukça eski mavi bir otobüsün
            içerisindeki yolcuların yaşamlarının konu alındığı                             Sudenur Korkmaz
            ve sonunda bütün bunların bir film senaryosun-                 Karabağlar Övgü Terzibaşıoğlu
            dan  ibaret  olduğunu  öğrendiğimiz  “Mavi  Kuş”                                   Anadolu Lisesi
                                                                                                                 139
   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143   144