Page 25 - İzmir İl Milli Eğitim e-Dergi 8.Sayı
P. 25

İZMİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ                                                                                     SAYI: 8
                                                                                                                                                                    23 Nisan Sayısı



                                               YAZAR OLMAK İSTEYEN ÇOCUK
             Çeşme Ilıca Mustafa Bahçeli İkokulu 4/A Sınıfı öğretmeni Nuray COŞKUN’un öğrencileri için uzaktan eğitim

             kapsamında hazırladığı “Büyüdüğümde .....olacağım.” etkinliğinde, gelecekte yazar olmak istediğini belir-
             ten Eren Nureddin ÖZSOY yazdığı “Camın Arasından Sızan Işık” adlı hikayeyi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
             Çocuk Bayramı’nda arkadaşlarına armağan etmek istediğini söyledi.
             İşte o hikaye:


                                               CAMIN ARASINDAN SIZAN IŞIK
             Camın kenarında duran yatağımdayım. Uyku saatim geçti. Ama gözlerim hala camdan gördüğüm yıldızlar
             kadar parlak. Hayal kurmaya başladım. Yaşadıklarımı zaman içinde unutsam da bu günlükler büyüdüğüm-

             de yazarlık serüvenimin nasıl başladığını bana masal gibi anlatacaktı.
             Haydi parmaklarım yazalım:

             Sevgili günlük… Bugün 12 Ağustos 1992. ben bugün 10 yaşıma girdim. İki katlı bir pastam vardı, annem
             kendisi yapmış. Arkadaşlarımla çok eğlendik, oyunlar oynadık. Ama akşam üzeri çok şiddetli bir yağmur
             yağdı. Yazın yağmur yağar mıydı? Sıcak havada yağmur damlası yakalamaca oynadık.

             Yazmaya devam ederken, açık olan camdan esen rüzgâr, önce eski sayfalardan bir yer açtı.  Esnerken ağzı-
             mı kapatmak için elimi kaldırdım defterimden, rüzgâr çok akıllı. Açılan sayfada şunlar yazıyordu:

             Sevgili günlük, bugün dedem öldü. Çok mutsuzum. Annem de dedeme üzüldüğü için hasta.  Okuldaki yarış-
             mayı da kaybettim. Bugün çok şanssızım her şey kötüye gidiyor.

             Tarihe baktım. 21 Mart 1990. Ben, zamanla unuttuğumu sandığım şeyleri aslında hiç unutmamışım. Dede-
             mi çok özledim. Keşke biz büyürken yanımızda olsaydı. Birden ağlayasım geldi. Sayfayı yırtıp çöpe attım,
             ağladım.

             Ertesi gün yatağımdan daha geç kalktım. Aklım, yırtıp çöpe attığım günlük sayfasındaydı ama çöpüm çok-
             tan boşaltılmıştı. Annem, sabah temizliğinde almış olmalıydı. Yapacak bir şey yoktu.
             Yırttığım sayfanın benden çok uzaklara gittiğini düşünürken, salondaki yemek masasında bir kâğıt uçak ba-
             na “Uçalım mı?” diyordu. Yanına yaklaştığımda uçağın yırtılmış ve buruşmuş bir kâğıttan yapıldığını, beyaz

             kalan tarafta benim yazmadığım şu cümlenin olduğunu gördüm: “Geçmiş senin kanatlarındır.”
             Sonra annem: “Oğluşum, hayatta bazı şeyleri değiştiremeyiz, silip atamayız. Yaşadıklarımızı, üzücü de olsa

             kabul edip geleceğimizi kurmalıyız.” derken uçak avucumda hiç uçmadan öylece kalmıştı. Bana geri getir-
             mişti geçmiş günden bir günümü.
             Uçağı açtım, “bugün çok şanssızım” cümlesinin yanına “ama şanslı olduğum günlerim daha çok” yazdım.
             Sonra da kâğıdı günlüğümden yırtığım yere geri yapıştırdım. İyi bir yazar olmak istiyorsam, annemin dediği
             gibi, yazdığım her kelimenin kıymetini bilmeliydim. Öğrenmeli, gelişmeliydim. Sabretmeli ve büyümeliy-
             dim.

             O günden sonra ben, camı kapatan perdeye değil, camdan içeri sızmaya çabalayan ışığa odaklandım.








                                                            21
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30